top of page

Kayınbabamın kara incirleri ve T’ai Chi Ch’uan

Yazıya böyle başlamayı doğrusu yaşanmış olanı biraz sempatik kılmak, olumluya bağlamak adına tercih ettim. Başka başlıklar elbette kullanılabilirdi. “Bizden bir hikaye ve Tai Chi Chuan gibi ve diğerleri…Bir uyarıda bulunmamda fayda var! Bu yazı, “sadede gel! Bütün bunlardan bana ne?” diye hız yapanlar için yazılmadı. Gerçek bir olay üzerinden hayatınıza, size dokunmaya çalışıyorum.

Geçtiğimiz Ağustos ayı sonunda, eşim Gülay’ın anne babasını, daha da genişletirsem memleketini 5 gün de olsa ziyaret etmek istedik. Gülay’ın memleketi iki tane. Biri Türkiye! Benimle evlenip üç kız doğurma cesaretini gösterdi, Türkiyeli oldu. Yunanistan’ın, İskeçe (Xanthi) şehri doğup, büyüdüğü, öğrenim gördüğü yer. Bize kasaba gibi gelecek, Rodop dağları eteğine yerleşmiş, gündelik hayat içinde her yerine yürüyerek ulaşabileceğiniz bir şehircik…

Çocuklarımızın da bu ülke ve halkı, o halkın kültürü ile bağlarının gelişmesi, nasıl da kardeş olduğumuzu anlayarak büyümeleri için, bir ayağımızı orada tutmaya çaba gösteriyoruz.

Eğitim sisteminde yaratılan karmaşa-doğrusu çöküş, ucube TEOG sistemi bizi de etkiledi. Büyük kızımızın sonucunu beklerken gidelim, sürpriz yapalım dedik.

Onlar için oldu da. Sabah eve vardığımızda, bizim dede, elinde bir torba dolusu kara incirle aynı anlı bahçe kapısında göründü.

Dağ yamacına dayanmış, kentin bittiği, yukarısında manastır arazisi, yeşil alanın olduğu bir yerde evleri. Hakikaten bal incirlerin bol olduğu bir yer. 5 sene önce kalp ameliyatı olduğu için, sık sık benim “yürüyüş yapıyor musun?” sorularıma muhatap oluyor adamcağız. Sevindi, sevindik. “”Ne güzel sabah erkenden yürüyüşe çıkıyorsun!” dedim. Gülay: “baba artık, sabahları incir isterim!” dedi. Eh! Torunların incirleri nasıl götürdüklerini gören, kızından sipariş alan dedenin kara incir toplama sevdasını siz düşünün! Ama akşam konu edip, ağaca çıkmadan bu işi yapması, kalçayı 50 yaş sonrasında hiç kimsenin kırmaması gerektiği konusunda bir söylev çektim. “Yok yok! Çok dikkat ediyorum!” demeler dededen…

Ertesi sabah, erken kalkan kayınvalide ile birlikte yürüyelim dedik. “Sola mı sağa mı?” Sol diye seçtik. 150 m. ileride asfalt yolun bittiği, yamaca doğru sağdaki patikaya vardık ki, dede elinde bir sopa, yüzünde acı, telefonla uğraşıyor! “Kalimera! Ne yapıyorsun burada?”

Evet, daha üst kısımda incir toplamış, ağaca çıkmış, düşmeden inmiş. Ama sopasını ağacın diğer tarafından almak istediğinde, ayağı bir çalıya takılmış ve düşmüş. Oraya kadar yürüyebilmesi ayrı bir hayretlik durum! Kısa keseyim, çağırılan bir ambulans ile İskeçe hastanesi acile gittik. 2 saat kadar sonra çıkan sonuç kırık. Genç bir doktor- Türk çıktı-“kırmış kalçayı” dedi. “Femur başı mı ?”dedim! “Evet !” dedi. “Pazartesi ameliyat olacak!” diye ekledi. Biz, o günden sonra kalmayı planladığımız günlerde, her gün hastane ziyareti yaptık. Dedenin, canı yandı, sıkıldı, üzüldü. Bizler öyle!

Bunlar sonuç! Daha kötüsü de olabilirdi. “Senin kara incirler pahalıya patladı!” dedim. Adamcağız üzgün,” öyle !” dedi.

Pazartesi değil, sonraki Cuma günü ancak ameliyat yapabildiler. Çünkü, doktorlar daha önceki kalp-damar ameliyatları yüzünden risk gördüler. Biz, başarı ile geçen ameliyatı merakla döndükten sonra öğrendik.

Gülay’ın babası 65 yaşında. Artık yaş gruplamaları neredeyse 10 yıl arttı. Yani yaşlı sayılmaz. Ama aynı düşme vakası örneğin 30 yaşında başına gelse bu kırık olmayabilirdi.

Kalça kırıkları neden olur?

Kemiklerimiz yaşayan organlarımızdır. Onlar da beslenir, besinsiz kalır, kırıldıklarında vücudumuz onarır. Ancak ırk, yaş, cinsiyet, kilo, yaşam alışkanlıkları kemik kalitesini etkileyen faktörlerdir. Kadınlar, özellikle menopoz dönemi ile erkeklere göre kemik doku zayıflamasını hormonsal değişiklikler yüzünden daha fazla yaşarlar. Erkeklerde ise testosteron (erkeklik hormonu) düşmesi kemik kaybına yol açıyor. 50 yaş sonrası kemikler için artık riskli dönem. Sigara ve alkol alışkanlığı etkili olumsuz faktörler. Eh! Bizim örneğimizde İbrahim dede, hele de sigara ile (günde 3 paket) bu riski artırmak için elinden geleni yaptı. Ta ki, 6 yıl önceki kalp krizine kadar. Bununla durdu. Bakıyorum da, kimsenin bu konuda laf duymaya tahammülü yok! Bazen çaresizlik içinde; “herkes kendi kalp krizine kadar içmeye devam eder!” diyorum. Dedemiz, çizginin hayat tarafında kaldı da, Yasemin ve İris torunlarını görebildi.

Şek.1 Şek.2 Şek.3 Normal kemik Osteoporozlu kemik

İbrahim dedenin kırığı şekil 1’ de olduğu gibi. Onarımı ise şekil 2’ deki gibi. Yani gayet mekanik bir onarım. Vidalanıyor! Şekil 3 ise yukarıda andığımız nedenlerle kemik yapısının nasıl iri gözenekli-kof bir yapıya dönüştüğünü gösteriyor. Femur kemiği, vücudumuzun en sağlam ve büyük kemiklerinden. Öyle olmalı, çünkü gövdemizin üzerindeki tüm yükü kalçadan aşağı aktarmakla sorumlu. Yani yürüme işlevini sağlıklı yaşamak için kalça kırılmasını önlemeye dair, elden gelen her şeyi yapmalıyız. Bilgilenmeli, bilgiyi doğal yaşanır kılmalıyız.

Peki niye?

Kalça kırılması ile yaşanan yürüme işlevinin yok olması, ya da kalitesinin düşmesi sadece yer değiştirim kalitemizi ilgilendiren mekanik bir sorun değildir de ondan! İç organlarımızın sağlığı yürüme eylemi ile doğrudan ilintilidir. Taban altı yürüme esnasında, özellikle toplar kan sistemine yardım eden, mini pompa görevini görür. Kalbe de yardım eder. Yani kan dolaşım kalitesini yürüme eylemi olumlu etkiler. Bundan yoksun olan vücut zaman içinde enerjisini kaybeder, bağışıklık sistemi düşer…Zincirleme reaksiyonun tetiklenmesi gibi…

Biraz istatistik:

“Kalça kırığı olan 10 hastanın 9`u 65 ve üzeri yaş grubundadır. Kalça kırığı olan hastaların %4`ü ilk hastaneye yatırıldıklarında ölmekte, %10-35`i yaralanmanın olduğu ilk bir yıl içinde komplikasyonlar nedeniyle ölmekte ve % 30`unda ise ilk bir yıl içinde tekrar kırık meydana gelmekte.” İmiş

Yukardaki şekil 4 ise, diyelim ki kırmadınız bir tarafınızı, ama yine kemik yoğunluk kaybı ile boy kısalmasının nasıl olabileceğini gösteriyor. Bu kısalma miktarı 15cm kadar olabiliyor. Yine kısalmanın kendisi görsel açıdan öte, özellikle omurgadaki çökme yüzünden sinir sistemini olumsuz etkilediği için sorun. Yani, yine size bir zincirleme reaksiyon örneği…

Demem o ki!

Yaşam kalitemiz için özellikle 50 yaş üzerinde düşüp, kalçayı kırmamamız önemli. Bunun için, kemiklerimizin yaş ilerledikçe zayıflamasının önüne

geçici, doğru alışkanlıkları edinmeliyiz.

Doktorlar bir dizi önlem size söyleyeceklerdir. Şunları öne çıkartırsak:

Sigarayı ne yapıp edip bırakın

Aşırı alkol almayın

Kalsiyumca zengin gıdalara yönelin

Aşırı kahve ve gazlı içecek içmeyin

Güneşten yeterince yararlanın.

Düzenli egzersiz yapın, düşme korkusunu yenecek, denge geliştirecek egzersiz sistemlerine yönelin.

İşte bu son öneri beni çok ilgilendiriyor.

Diğer tüm yapmanız gereken şeyler yerinde olsa da egzersiz, vücuda alınan kalsiyumun kemiklere yerleşimi için gerekli.

Çünkü kemikler, karşılaştıkları ağırlık-yük değişimi üzerinden, biyomekanik bir sistem ile beslenirler. Bu sistemin nasıl çalıştığını da burada anlatarak daha fazla lafı uzatmak istemiyorum ve size yukarıda andığım biyomekanik kemik beslenme sürecini ideal etkileyen, düşme korkusunu yenme ve denge geliştirme konusunda şüphesiz etkisini, Dr. Pelin Yıldırım ile 2006 yılında tamamladığımız, bu konuda ülkemizin ilk klinik çalışmasının da gösterdiği gibi, beden anatomimizi en idealinden kullanabilmeyi bize öğreten Tai Chi Chuan çalışmanızı öneriyorum.

Her yıl, bu zamanlarda Tai Chi Chuan çalışmalarımıza katılmak isteyenler için çağrı yaparız. Sevinçli bir buluşmanın hemen ardından, sevgili İbrahim dedenin yaşadığı bu olay üzerinden yapmanın anlamlı olacağını düşündüm. Yaşadığımız bu olay, iki ayağı üzerinde, kimseye muhtaç olmadan yer değiştirebilmenin ne kadar harika olduğunu bir kere daha bana anlattı. Ve bu yetiyi daha da geliştirip, farkındalıkla yaşayabilme doğrultusunda, bana destek veren, son derece kıymetli bir yolu, Tai Chi yolunu tutabilmiş olduğum için de, hayata teşekkür halini bir kere daha içimde yarattı.

Derdi sadece kendimiz değil, sevdiğimiz çevremiz de yaşıyor.

Hepinize düşmeden, sağlık ve dengede kalabildiğiniz bir hayat dilerim.

Süha Ertekin İstanbul, 20.09.2014

Recent Posts

Archive

Search by Tags

No tags yet.

Follow us

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
bottom of page